1 Temmuz 2012 Pazar

DURGUN



Yol boyunca, cilalanmış gibi parıldayan, buzlanmış vitrinleri izleyerek ve Yusuf’u, çocukluğumuzu ve mahalleyi düşünerek yürüdüm. İlkbahardaki, yazdaki halini birilirdim buraların daha çok ; okulların tatil olduğu zamanların yani, şimdi bu kış günü, benim hatırladığımdan çok başka, mahallede bir yandan durgunluk, bir yandan hareketlilik vardı. Bir haftadır aralıksız kar yüzünden kapanan sokaklarda otomobiller rastgele park edilmiş, birkaç gündür hareketsiz duruyordu, okullar ve diğer resmi kurumlar tatildi. İşçiler kapalı yollar yüzünden mesaiye çok geç saatlerde başlayabiliyorlardı. Mahallenin bakkalı ve küçük çırak dükkana gelen malları, sokağın başına yanaşan kamyondan alarak elleri ile taşıyorlardı, ahaliye ekmek sunabilmenin başka çaresi yoktu. Camlardaki bir parmak buz, çoğu esnafın günlerdir kepenklerini açmadığını gösteriyordu. Apartmanların önündeki kovalarda çöpler yığılmış, dağ gibi olmuştu. Böylece kapalı yolların, işlemeyen otobüs hatlarının, zincirin bile fayda etmediği, kayan, birbirine çarpan, devrilen otomobillerin, donup kalan kepenklerin yarattığı büyük bir boşluk vardı ama bir yandan da işlerine gidemeyen aileler sokakta yürüyüş yapıyor, gençler parklarda buluşup karın altında şarap içiyor, kar topu oynuyor, çocuklar mahallenin en bıçkın bayırlarından kızakları ile kayıyor ve kardan adam yapıyordu. Yaşlı kadınlar perdeleri aralamış, sokağı, yağan karı seyrediyordu. Saat on olmuştu ama mahalle yaşıyor, sağa sola gidiyor, nefes alıp veriyor, konuşuyordu; sokaklar bir yaz günü kadar hareketli ama sessizdi.

***

Uzun zamanlardır yazmıyordum, aklımda uzun süreden beri toparladığım birkaç sahneyi yazayım dedim ve bundan başladım. 

Hiç yorum yok: