
Frank Mills’in 300 adlı çizgi romanında Termofil Savaşı oldukça abartılı ve epik bir dille aktarılırken pek çok kişiyi cezbeden yönü ise çizgi romanın görselliği olmuştu. Aynı çizgi roman sinemaya aktarılırken anlatım özelliklerine ve görselliğine sadık kalınmış ve bunun sonucunda gerçekçilikten uzak ve etkileyici sahneler çıkmıştı. Ancak kullanılan bu abartılı efsanevi üslup da pek çok kişinin rahatsız olmasına neden oldu… Başta İranlılar ve tarihçiler bu filmin gerçekleri yansıtmadığını ve hikayenin de karakterlerin de fazlasıyla oryantalist olmasından dem vurup filme ağır eleştiriler getirdiler. Hatta bazı tarihçiler bu filmin alt hikayesini oluşturan gerçekler hakkında bir takım açıklamalar yapıp kamuoyunu bilgilendirme gereği bile duydular.
Ben filmi izlediğimde ise aslında belli yönlerden bu eleştirilere katıldım; özellikle savaş sahnelerinin abartılı olması ilk dikkatimi çeken yönüydü. Ancak filmin tamamını izleyip bitirdikten sonra, hikaye az buçuk gerçeklere dayansa da, anlatılanın tamamen efsane olduğu düşündüm. Çünkü bütün efsanelerde, daha doğrusu destanlarda, kullanılan ana epik öğeler bu filmde kullanılmış ve bunun sonucunda da ortaya fazlasıyla romantik, sağduyudan ve gerçeklikten uzak bir hikaye koyulmuştu. Ayrıca filmde gözüken bazı yaratıkların gerçekle yakından uzaktan bir alakası yoktu; örneğin Pers Ordusu’ndaki dev gibi Yunan mitlerindeki bazı insanüstü yaratılar resmedilmişti. Efsanenin gerçek yönünü oluşturan Sparta falanksları ve Pers Ordusu’ndaki cavidanlar ise yine destansılaştırılmış. Bu romantik hikayenin iyi tarafı Spartalı askerler, kötü tarafı ise Perslilerdi ve bütün destanlarda gözlemlenebilen tarza uygun olarak iyi karakterler güzel, bilge ve iyi niyetli kurgulanırken, kötü karakterler cani, çirkin ve kötü olarak kurgulanmıştı. Ayrıca tarafsızlıktan tamamen kopulmuş ve hikaye tek bir tarafın gözünden, yani Spartalı askerler ve komutanları Leonidas’ın bakış açısıyla aktarılmıştı. Doğal olarak onların gözünden baktığımız için de Persler de bize çirkin, korkak ve yeteneksiz görünüyordu. Oysa film boyunca Spartalılar cesaretlerini ve onurlarını kaybetmeden özgürlükleri için savaşıyordu. Haklı olarak da bu İranlıları rahatsız etti ancak atladıkları bir nokta vardı ki tarihin köşesinden bucağından geçen her film gibi bu film de tek bir tarafın gözüyle ve efsanevi bir üslupla anlatılmıştı. Bu yüzden bu gibi durumların ortaya çıkması doğaldı.
Doğaldı diyorum çünkü bunun iki nedeni var… Birincisi, destansı bir anlatım bir üslubu benimsediği için doğaldır. Destanlarda halka dersler vermek ve onların morallerini artırmak için her zaman böyle yöntemler kullanılır. Düşmanlar hep çirkin ve kötüyken kendi kahramanları güçlü, cesur ve adaletlidir; bu ve bundan başka bütün olumlu özellikleri kendinde toplarlar. İkinci olarak ise destansı anlatımlarda sübjektif bir duruş benimsenip olaylar taraflı biçimde aktarılır. Bu yüzden tarihte olan olaylar efsaneleşirken kahramanların olumsuz özellikleri ve yaptıkları kötülükler anlatılmaz. Anlatılsa dahi bir kulpa uydurulup kahraman haklı gösterilir. Hatta bu üslup genel anlamıyla çekilen bütün filmlere sirayet etmiştir: Vietnam’da, Irak’ta Amerikalı askerler özgürlük için savaşmıştır ya da bizim tarihi olaylarımız aktarılırken düşmanların zaferleri işgal, bizim zaferlerimiz fetih şeklinde aktarılır ve çekilen filmlerde hep böyle anlatılır. Bu destanların psikolojik savaşın bir parçasının olmasının gereğidir. Destanlar ve böyle mitolojik anlatılar sayesinde milletinizin kendine olan inancını diriltirken karşı tarafın da belli bir oranda karalanması söz konusudur. Elbette karşı tarafın da buna tepki vermesi doğaldır; çünkü onların efsaneleri de muhtemelen tam tersini söyler. Ancak bir tarihçinin çıkıp bu konuda açıklama yapması komiktir zira her şekilde bir efsaneyi anlattığı belli olan bir filme bu film tarihi gerçekleri yansıtmıyor o yüzden değersizdir demek Cüneyt Arkın’ın Bizans askerlerine yaptıklarına bakıp inanmak kadar abuktur. Sonuçta her millet efsanelerinde kendini diğer milletlerden üstün gösterir, her daim davasını yüceltir ve bunu yaparken düşmanlarını olmadık biçimde yerer ancak aradaki fark bazısı bu işe hak ettiği değeri verip efsanelerini yaşatmak için bu işe milyonlar döker, bazısı da tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitmesine göz yumar.
300 filmi de Xerxes’in devasa ordusuna karşı verdiği mücadeleyle Sparta kralı Leonidas’i anlatmış. Özellikle destanlarda geçerli olan “Önemli olan neyi anlattığı değil nasıl anlatıdır” fikrini de düstur alarak onlarca kez işlenen bu hikayeyi kendine has bir üslupta, olağanüstü görselliği temel alarak işlemiş. Özgürlük adına savaşan askerleriyle, inanılmaz görselliğiyle, insanı feci gaza getirmesiyle sonuçta da vermek istediği mesajı sonuna kadar vermiş ve başarılı olmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder