7 Eylül 2008 Pazar

KARANLIK ODA*7

Odadaki tekli koltuğa uzanmış ve elleriyle pürüzsüz yüzüne düşen saçlarını topluyor. Gözyaşları korkutucu derecede düzgün yüz hatlarından süzülüp yere damlıyor; ben gözyaşlarının yere düşerken çıkan minik gürültüyü duyuyorum. Bana kendi dertlerinden bahsediyor, bunlar onun kederleri… Bu dünyada yalnızca onun yüreğinde hissedilebilen şeyler bunlar. Dakikalarca mırıldanıp sustuktan sonra son günlerde başına musallat olan bir şeyden bahsediyor. Meğersem günlerdir bahsettiği kusma isteğinin altında artık yazı yazamaz oluşu varmış. Yazdığı herşeyde istisnasız kendinden bir parça olduğundan bahsediyor; meğersem artık kendinden başka birşey yazamaz hale gelmiş. Minik ve narin ellerini anlatımı kuvvetlendirmek için sağa sola savururken bunları söylüyor. Korkusu sonradan basit bir ergen hikayesi haline dönüşebilecek şeyler yazmakmış; kendimi anlattıkça ortaya çıkanların bunlar olduğunu söylüyor. Yalan da değil… Biz aslında bu berduş halimizle ahkam keserken dert ettiklerimiz gelecek yıllar içinde silinip gidecek şeyler. Kendimize dert olarak seçtiklerimizin bir devamlılığı, bir sonsuzluğu ve bu yüzden bir anlamı yok. Zaman içinde yok olurken anlamlarını da beraber götürecekler. Acılarımız gözlerimize perdeler çekiyor. Bu saçmalıklar, gerçeklerle yüzleşmememizi sağlıyor, bizi gerçek acılardan ve yokluktan bir adım ileride tutuyor. Keder ve hüzün de aynı mutluluk gibi sarhoş eden, anlık etkileri oaln bir nevi uyuşturucu gibi; ayrıca mutluluktan çok daha kişisel ve gizemli. Yazdıkça da açığa çıkanlar bunlar. Kederlerimizle bizler savruluyoruz kağıtların üzerine. Kendisi bundan rahatsız: Bir kere de kendim hissetmediğim, bana ait olmayan şeyler yazmak istiyorum, diyor. Ama imkansız zira ya hissettiklerimizi yazıyor ya da yazarken yazdıklarımızı hissediyoruz.

Birlikte pek çok şey öğrendik geçtiğimiz günlerde… Becermek yerine sevişmek fiilini ve anlatmak yerine konuşmak fiilini koyduk. Birbirimize alıştığımız her dakika, içinde bulunduğumuz güven arttıkça daha özgür oluyoruz. Beni kaybetmeyeceğini anladıkça daha da rahat, daha da kendisi oluyor. Benim için de aynı şeyler söz konusu… Hayatımda aklıma gelmeyecek saçma sapan konular hakkında yorumlarda bulunup tespitler yaparken içinde bulunduğum komik durumu ancak onun alaycı gülümsemesinden anlıyorum. İnsanın istediği özgürlük değil esaret, bir yere bağlı olmak, kendini güvende hissetmek… Özgür oldukça daha mutsuz oluyoruz, karşımıza seçimler çıktıkça saçmalıyoruz, kafamız bulanıyor. Oysa esaret bir noktada bizi rahatlatıyor derken durup onun o gülümsemesini görüyorum; ne var, çok mu saçmaladım?

Kesin konuşmayı tercih ediyor ve biz kesin konuşmayı tercih ediyoruz. Düşündüklerimizi kesin ifadelerle aktarırken yanlışlar daha çabuk ortaya çıkıyor gibi geliyor. Kesin ve net ifadeler kullanırken saniyeler içinde kendi içimde kendime karşı olan güvenim sorgulanıyor. Ne kadar saçma ve tutarsız şeyler düşündüğümü böyle konuşmalar yaparken anlıyorum. Yine de kafamdakileri kelimelere dökmeyi kesmiyorum; bakalım arkasından ne gelecek, bakalım daha nereye kadar devam edebileceğim… Kendi içimde bir konuşma yaşıyorum adeta. O ise tüm durumları gözlerimin titremesinden anladığını söylüyor. O kadar güzel ki aslında ondan korkuyorum; çok çabuk tesiri altından bırakabilecekmiş gibi beni. Beni etkilerse ve bunu belli bir istikrarla sürdürürse onun yanında daha özgür olacağım çünkü ona baktıkça hayallerimi yaşıyor gibiyim. Gerçekle hayal arasındaki çizgi onun sayesinde kayboluyor. Tam hayallerimdeki gibi yüzü, tam düşlediğim gibi elleri var. Aklımdan geçenlerin tutarsızlığını fark ettim yine; ne oldu, yine mi titredi gözlerim?

Onunla beraber sürdürdüğümüz bu yalnızlıkla güven hissiyatının gölgesindeki sonsuz özgürlük sona eriyor yavaşça. Birazdan ikimizde insanlar içine karışıp kaybolacağız. O zaman bizi bu halimizle gören ve düşünen biri olmayacak; dolayısıyla bu odadaki kişilerle dışarıda görülenler bir değil. Hepimizin aile-arkadaş-sevgili derken birbirinden oldukça farklı karakterlere bürünerek yaşadığı kısmi şizofrenik hayatı biz böyle yaşıyoruz. Akşama kadar yine bir başkası olmak için birikeceğiz.

----------------------------
*. Fotoğraf devianart'dan zemotion'un rememberence isimli eseridir.
**. Yazar burada okuyucuyu rahatsız etmemek için sikmek ifadesi yerine becermek ifadesini kullanmış.

Hiç yorum yok: