15 Şubat 2009 Pazar

İNSANLIĞIN GİZLİ KALMIŞ TARİHİ I - ORMANCI TÜRKÜSÜ


Blog’un sınırlı sayıdaki takipçisine bir kıyak geçmek, tarihten bir dem almak, hayatın gizli kalmış yönlerini sıkmadan anlatmak amacıyla bugün yeni bir diziye başlıyoruz efendim. Dizimizin konusu ise insanlığın gizli kalmış tarihine, yani her gün gördüğümüz fakat dikkat etmediğimiz bazı şeylerin, şarkıların, sokakların, ünlü kişiliklerin, sağdan soldan duyduğumuz efsanelerin iç yüzüne şöyle bir göz atmak.

Bu niyetle başladığım çalışmalarımda, ele alacağımız, göz atacağımız ilk mesele ise, mezeli rakılı muhabbetli her çilingir masasının demirbaşı olan “Ormancı” türküsü… Türkülerin genelinde olduğu gibi gerçek bir olaydan esinlenerek bestelenen bu türküyü, diğerlerinden ayıran iki önemli özelliği var. Bunlardan ilki, demin de belirttiğim gibi, herkesçe bilinen, herkesçe sevilen bir eser olması. İkincisi ise olayın günümüze çok yakın bir tarihte gerçekleşmesi; hatta o kadar ki türküye konu olan kişiliklerin kimliği dahi bilinmekte. İşte şimdi biz de insanlığın gizli kalmış tarihine bir ışık tutabilmek amacıyla o günlere geri dönüyoruz.

***

ORMANCI TÜRKÜSÜ

Çıktım Belen Kahvesi’ne baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı, dama oynamaya,
Ormancı da gelir gelmez, yıkar masayı,
Söz dinlemez ormancı, çekmiş kafayı

Aman ormancı, canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı
Gevenes'in ortasında, değirmen döner,
Değirmenin suları, dağından iner,

Ormancı'ya atılan kurşun, Tevfik' e döner,
Tevfik' in feryatları, yürekler deler,
Aman ormancı, canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

Gevenes' in suları hoştur içmeye,
Üstünde köprüsü var, gelip geçmeye,
Tevfik' imi vurdular, hiç mi hiç yere,
Yazık ettin ormancı, köyün iki gencine

Aman ormancı, canım ormancı
Köyümüze bıraktın yoktan bir acı

***

Evet, ilk olarak türkünün güftesine göz attıktan sonra, şimdi de önce olayın geçtiği yeri, ardından da olaydaki karakterleri kısaca tanıyalım.

Efendim, türküde geçmekte olan Belen Kahvesi (yukarıdaki fotoğraf oraya aittir), Muğla’nın Yatağan ilçesinin Gevenes köyünde bulunmakta olup, olay bu köyde cereyan etmiştir (Gevenes’in ismi ise sonradan Çaybükü olarak değiştirilmiştir). Türkünün kahramanlarından Mustafa Şahbudak (yani Bay Mustafa), bir ağa çocuğudur. Türküdeki bir diğer kahramanı Tevfik Cezayirli de köyün muhtarıdır ve Bay Mustafa ile oldukça yakın arkadaştırlar. Ormancı olarak bilinen Mehmet İn ise, köyde görev yapmakta olan bir orman koruma memurudur.

Oldukça yakın arkadaş olduğundan daha evvel bahsettiğimiz Bay Mustafa ile Muhtar Tevfik, hem sohbet olsun, hem de sıcak yaz günlerinde bir eğlence olsun diye Belen Kahvesi’nde bir araya gelip dama oynamakta ve oyunları da oldukça heyecanlı geçmektedir. Bu konuda aralarında tatlı bir rekabet olduğu söylenebilir. 1946 yılının Temmuz ayında, sıcak bir günde, yine böyle bir maç sırasında, Ormancı Mehmet gelip, köy bekçisini bir iş için Muhtar’dan ister. Ancak seçimlerle ilgili bir meselede görevli olduğundan Muhtar, bu bekçiyi Ormancı’ya vermek istemez ve bunun üzerine kısa süreli bir arbede çıkar. O esnada zaten körkütük sarhoş olan Ormancı Mehmet, bir darbe ile dama oynanan masayı devirir. Muhtar ve çevredekiler kavga büyümesin diye Ormancı’yı sakinleştirmek isteseler de, hâlihazırda asabi bir kişiliğe sahip olan Bay Mustafa’yı teskin edemezler. Böylece olay daha da büyür.

Önce Ormancı, üzerine yürüyen Bay Mustafa’yı kama ile yaralar; Bay Mustafa ise buna silahını çıkarıp, korkutmak amacıyla havaya birkaç el ateş ederek karşılık verir. Kahve ahalisi uzun süre iki tarafı da sakinleştiremeyince, Ormancı, Bay Mustafa’ya okkalı küfürler savurmaya devam eder. Bu kez Bay Mustafa’nın cevabı daha ağır olur ve Ormancı’yı nişan alır. Ormancı, sırtına gelen kurşundan tabakası sayesinde kurtulur ama Muhtar Tevfik, can dostunun silahından çıkan kurşunla ağır yaralanmıştır.

Sonradan belki de birçok Türk filmine ilham kaynağı olacak olaydaki aksilikler burada bitmez. Muhtar, önce epey bir uzaktaki hastaneye, tam yirmi üç saatlik yolculuğun ardından yetiştirilebilir. Ancak bu da fayda etmez, doktorlar çok kan kaybetmiş olan Muhtarı kurtaramaz. Muhtar, o gece vefat eder, Bay Mustafa ise adam öldürmekten dört yıl yer.

Bu olay üzerine iki tarafın ailesi de perişan olur ama elbette Muhtar’ın ailesinin durumu daha bir içler acısıdır; Muhtar, ardında 25 yaşındaki eşi Pembe ve ikisi erkek üç çocuk bırakmıştır. Pembe, bu olay üzerine akli dengesini yitirir. Olayın müsebbibi Ormancı da perişan olur ve köyden tayini isteyip başka bir yere yerleşir. Doksanlı yılların başında ölür.

***

Olayın yıllarca dilden dile dolaşması bir yana, hikâyeyi asıl üne kavuşturan Bay Mustafa’nın anne tarafından akrabası olan Tahir Usta tarafından bestelenen “Ormancı” türküsüdür. Hâlihazırda birçok bestesi bulunan Tahir Usta da bu hikâyeyle üne kavuşmuş, onun bestesi yıllarca farklı müzisyenler tarafından okunmuştur. Bu bir o kadar acılı, acılı olduğu kadar gerçek hikaye, sağolsun Tahir Usta tarafından ölümsüzlüğe kavuşturulmuştur.

***

Kaynaklar:

http://www.ormanci.info/index.php
http://www.turkuler.com/hikayeler/ciktimbelen.asp

Hiç yorum yok: